9 Haziran 2009 Salı

Tatlı bir sohbet :

Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

selam teyze,


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

selam


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

canım


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

burdayım:)


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

:)


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

gökhanın resmi güzel


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

napıyosun iyimisin


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

evet


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

iyiyim giresundaki hayvan barınağının adresini aaraştırıyordum da buldım


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

sen nasılsın


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

sabah gördü anne bak benim nsnem gwlmiş dedi


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

:D:D


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

ben iyiyim


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME G gönderdi 09.06.2009 17:21:

güzel öle bi yer varsa


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

var var bayadır varda


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

nasıl işliyor bilmiyorum tam


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

hm


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

yarın gidip bulursak yerini ki sora sora buluruz kesin bakıcaz


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

bende cocukları yıkadım oturdum simdi


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

goncada bir yavru kedi tutkusu çıktı


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

petshopta fiyatını sormuş bir yavrunun 150 milyon deöişler dedim belki barınakta bedava buluruk


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

uzaktan severim ama haşır neşir olamam ya


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

:D


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

hava çok mu sıcak orda teyze?


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

evet kaynıyo


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

150 çok ya


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

e yani kazık


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

:D


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

kaplumbağalar daha ucuzdur


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

senin vardıya


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[

evet vardı herkes bir günde birçokkez yemleyince şişip ölmüştü garip


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

bende gökana istıyorum


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

ama bakamazsak yazık olur hayvana


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

eliftende kurtaramayız


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

elıne meline alır ölür diye körkarım


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

korkak bir hayvan alırsınız elleyemez kabuğuna saklanırsa;)


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

elif çığıra bagıra yaptırmak istiyo istediğini


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

çok inatçı bir kız


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

e bikaç kez yapmayınca geçmiyormu inadı


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

hayır malesef yerlere yatıyo bağıra bağıra


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

yaptırmaya çalışıyo


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

alamaktan kusası geliyo inanırmısın


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

vay be:(


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

demek baya bi elde etmiş istediklerini...


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

beter böcek desem yeridir


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

:D


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

etmeye çalışıyo


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

adam kullanıyo


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

):

:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:


:)

!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:


özlemede babası benim telfonumun iknci

!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:


elini aldı özlem homur homur homurdandı durdu

!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:


hafıza kartsız satmış

!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

adam


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

beğenmiyo hanım


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

olsun çokta aldırmayın canım o yaşlar garip yaşlar demin goncayada hizaediyordum


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

kendi telefonunu vermiş üstunede para koymuş sedat


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

arkadaşlarla burunucuna pikik yapmaya gitmek istiyoruz diyor


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

e sonra diyoruz


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

işte hem denizede gireriz falan


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

e kim olcak


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

işte okuldan arkadaşlar erkek kız diyor


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

hm


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

yok olmaz hayır diyoruz darılıp tosarır gibi oluyor SİZ BANA ZATEN GÜVENMİYORSUNUZ
DİYE KOZ KULLANMAYA çalışıyor anlatıp yola getiriyorum


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

özlem de pikniğe gitti uğurmumcuya


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

sınıfındakilerle


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

ee


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

?


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

ama sınıf öretmenide


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

vardı kadın


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

yani öğretmen olucak demişti banada msnde


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

içimiz rahattı


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

evet


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

resim de çekinmişler


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

:)


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

vidyoda cekmiş azcık


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

makıneye


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

baktık


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

eğlenmişler mi bari


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

tek



!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

göndermezdi


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

sedat



!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

evet


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

güzeldi dedi


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

anne-baba-ağabey-abla olmaz zor iş


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

olmak zor


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

hemde çok zor bu zaman da


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

ama işte stresi , tartışmayı, gerilimi bir seviyeye kadar çekip kabul ettikçe çözümü var herşeyin


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

sakıza bile ilç katacak kadar insanların gözü dönmüş artık


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

nasıl güveniriz


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:


tembihleye



!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

tembihleye


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

bi hal olduk


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

yani bak ailesi belki çok güveniyordu kıza satanist sevgilisi ve arkadaşları boğazını kestiler bakire
diye ayinle ( belki çok kötü bir örnek oldu ama oluyor bazı şeyler işte ne diyeceksin)



!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

piknik de


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

etrafa güvenimiz yok evlatlarımıza degil


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

İNSAN HERKESİ KENDİSİ GİBİ GÖRMEK İSTİYOR BİLİYORSUN TEYZE İNSANIZ


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

ama herkes çok çok farklı



:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

klasik bir söz ama aynen doğru


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

raba kullanan kadına ılaclı sakız satıp tecavüz etmişler haberlarde duyduk


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

şok olduk


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

uyanık olmakta yetmiyor artık


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

dur bi elife çiş molası gelıyom


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

elinden gelen önlemi alıcaksın,bilgilendireceksin kendini,sevdiklerini sonra gerisini Allah'a
tevekkül ediceksin budur çare.


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

tamam:D


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

geldim doru sölüyosun



:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

evet


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

bu saat oldu günes hala bunaltıyo


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

ne güzel bura öyle olsa denize kaçarım anında


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

3 hAZİRANDA AÇILIŞI YAPTIK ARKADAŞLARLA


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

adalara giden vardır heralde


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

yakında facebooka da koyucam resimleri


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

biz görmüyoruz o baska


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

vardır ama çoğu pismiş


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

:)


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

evetehe


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

şile yapın ailecek pazar vedat ağbiler falan, yasenin ablalar gitsenize toplanıp olmazmı?


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

koy bakarız


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

bizim kıpırdayacak imkanımız yok bize hala kırız var


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

:(:(:(:(


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

vedatlar ayın 12 sinde tatıle gidiyo


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

bende dün gece rüyamda yüzlük banknotlar topluyordum:D


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

ne güzel


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

idda yap yada sayısal


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

5-6 ttane toplamıştım cüzdana yerleştirmiştim aklımdan biçok şey geçerken uyandım:D:D


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

inşallah gerçek olur rüyan


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

bilinçaltımda da para ihtiyacım depreşiyor iyice demekki:D


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

alah hayretsin


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

AMiN


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

aynen


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

birton kitap okuyorumya başarı ve sıfırdan kurulan şirketler hakkında kafayı yeme seviyesindeyim herhal:D


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

bilgi taşması


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

:D


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

aman kendini sıkma okadar


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

mecbur sıkmak zorundayım bişeyler yapmazsam en azından oturduğum yerdende olsa kendimi
geliştirmezsen durumum daha iyi olmaz



:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

böyle iyi en aszından şimdilik:)



!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

ben inanıyorum daha iyi olacak


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

herseyın bir zamanı vardır heralde


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

önceliklerimin çoğunu belirledim yürürlüğe yavaş yavaş sokuyorum


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

basaracağına inanıyorum canım


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

evet herşeyden önemlisi zamanlama. Planlar hazır olacak ve zamanı geldiğinde yapıcaksın
Atatürk'ün ddediği gibi zamanlama



!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

doğruyer doru zaman gibi

:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

sağol teyze inanmayanlar çoğunlukta umursamamaya çalışıyorum onları


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

yani


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

inanmayanları da inandırmanın tek yolu başarılı olup göstermek işte...



!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

öle leri basarıya gçtürür insanı



:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

evet:)


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

abisi elif bisiklet ters dönmüş


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

annem diyor össye girince bakarsın 4 yıllık kazanırsın diyo hayal kuruyor diyor elektirik
mühendisliği mesela falan mecbur gerçekleri anında yüzüne çarpmak zorunda kalıyorum


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

düstü



:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

diyorum bu işler emek istiyor şans değil anneciğim


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

benm böyle bir hedefim yok



!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

doğru


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

herkes


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

hem istemediğim bir bölümü bir daha okuyyup aynı hatayı iki kezx yapmam ben,



!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

okuyoda


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

unut bunu


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

diyorum


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

önceliklerimi sayıyorum sonra


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

diplomadayaramadığı durumlar oluyo bazen


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

üzerinde İKİ SENEDİR düşünüp karara vardığım şeyleri yani


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

1 yabancı dil


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

iki askerlik
:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

üç futbol sunuculuğu için taksimdeki kurs


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

sonra Allah izin verirse asıl büyük idealim olan:


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

kendi varlığımdan daha büyük birşeye hayatımı adamak


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

yani ülkem için bir görevin zirvesine çıkmak


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

önceliklerim bunlar


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

zamanlamaya kaldı işte songül teyze...


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

bol bol vaktın var yapacağın zamanında daha hayatın basındasın

:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:


evet 1 tane hayatı var her insanın.

!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

yani


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

dinimizde biliyorsun ölüm bir son değil başlangıç orda bir sorun yok


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

önemli olan bu verilen yaşam fırsatını en iyi şekilde değirlendirmek


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

keşke değil iyiki demek için yaşamak lazım


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

katılıyorum doru


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

nefes almak yetmez ki bana yaşmam lazım


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

sölüyosun


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

yaşamalıyım


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

gerçekten...


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

dolmuşta gidiyorum geçen gün yaşlı bir amca


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

yanındakine bişeyler anlatıyor


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

kulak kabarttım baktım


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

diyor geldim yetmiş yaşına artık bu saatten sonra benden bişey olmaz diyor


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

yanlış! örnekler var adam 70 yaşında üniversite mezunu olma hayalini gerçekleştiriyor mesela


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

var yani


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

keşkeleri olmaktansainsanın yasadım denedim oldu veya olmadı


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

diye değerlendirirsin


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

yapamayacağına yetmiş yıldır öyle bir inanıp, bu inancına alışmış ki ... pes etmiş ölmeden daha


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

evet


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

her başarısızlık daha iyi bir başlangıç yapabilme fırsatı verir insana


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

tecrübe verir aynı hataları yapmazsa başarılı olma fırsatıdır bu


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

özleme diyorumki çocuklar büyüsün halk egitimin kurslarına gidicem kuaför olucam diyorum


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

ne güzel sen dimi:)


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

se olmadın barı ben olim diyorum heee


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

dıyo bana hemen olursun diyo


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

insanlar hayallerini saklıyorlar ne yazıkki çoğukez paylaşmadan...:(



:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

çünkü o kadar çok fazla hayal hırsızları varki etraftta



!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

olmak isterdim dorusu


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

güzel bir hedef teyze


!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

o dediğim bulasık makınesi yeni çıkmış


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

hangisi?


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

??


:[Sessizliktir içimden geçirdiklerimin sedası,:[:

he bir önceliğiim daha var söylemeyi unuuttum HAFIZAMI GÜÇLENDİRMEK:D:D en önemlisi
bu belki de.



!!! YA GÖRÜNDÜGÜN GİBİ OL YADA GÖZÜME GÖRÜNME !!!:

hm




Devamı da güzeldi sohbetin...
Canım Teyze'm benim.

5 Haziran 2009 Cuma

Norveç"teki tohum deposunun sırrı! Kur'an'daki Yusuf kıssasıyla arasındaki ilişki nedir?

Norveç"te kurulan tohum deposuyla Kur"an"daki Yusuf kıssası arasındaki ilişki ne? Bu deponun sahipleri hangi "şeytani" stratejiyle hareket ediyorlar? İsrail"in bu işte parmağı var mı? İşte Hakan Yılmaz Çebi"nin meraklısı için sırlarla dolu yazısı. iyibilgi zoom
İLİŞKİLİ HABERLER
2006 yılında yayınlanan küçük bir haber, kutuplarda bir "tohum deposu"nun inşa edileceğini "müjdeliyordu". Haber şöyleydi:
Norveç, Kutup bölgesi`nde dünyada bilinen tüm tahılların tohum örneklerinin saklanacağı bir depo inşa ediliyor. Grönland`ın doğusundaki Svalbard Adası`nda inşa edilen depoda dondurulacak tohumların, küresel bir felaket yaşanması durumunda, tahıl çeşitliliğini güvenceye alması umuluyor. Tohum bankası Norveç`e eit olsa da 100`ü aşkın ülke projeyi destekliyor ve buraya tohumlarını göndermeye hazırlanıyor.
Deponun temel atma törenine, Norveç`in yanı sıra, Danimarka, Finlandiya, İsveç ve İzlanda başbakanları da katıldı.
Kuzey kutbuna yaklaşık bin kilometre mesafedeki Longyearbyen`deki deponun 2007 Eylül ayında faaliyete geçmesi planlanıyor.
Bundan sonrasını Hakan Yılmaz Çebi"nin netpano.com"da yayınlanan yazısına (bu yazının özetine) bırakıyoruz. Okuyucudan ricamız bağlantıları kurmak için biraz gayret sarfetmesi&
VARAN 1: YUSUF KISSASI VE AÇLIK
Yahudi toplum mimarları Yusuf Aleyhisselam`a ait olan Kura`n"da da Yusuf suresinde anlatılan rüyayı ve sonuçlarını stratejik olarak görüp tatbik yoluna gidecekler. Bu rüyada Yusuf dünyada yedi bolluk ve akabinde de yedi kıtlık yılı olacağını bilmiş, Firavun`u uyarmıştı. Onun uyarıları haklı çıkmış tüm uluslar Mısır melikinin kapısında bir avuç buğday için el pençe olmuştu&
Onlar her ne kadar ilahi mesajları çarpıtsalar da stratejik değerlerini takdir edip kullanıyorlar. Bu kıssa da onlardan biri. Bugünlerde İskandinav ülkelerinden Norveç`te dünyadaki tüm bitkilerin tohumlarının depolanacağı bir "Tohum Üssü"nden bahsediliyor. Bahane de dünya toptan bir felaketle karşılaşırsa yeryüzünde ekilecek ürün tohumu kalmayabilirmiş? Dünya tarihinin neresinde böyle bir olay yaşanmış hayret!..
Aslında bu plan yıllardır Dünya Ticaret Örgütü marifetiyle bir başka şekilde yürütülüyor. Örneğin, Uruguay toplantılarında imzalanan en tartışmalı anlaşmaların başında Ticari Zihinsel Mülkiyet Hakları Anlaşması(TRİP) gelmektedir. TRIP anlaşması tüm üye ülkelerin (134 ülke) kendi kanunlarını DTÖ`nün belirlediği küresel mülkiyet haklarını koruma kanunlarına uyumlu hale getirmelerini şart koşmaktadır.
TRIP anlaşmasına göre genetik olarak değiştirilmiş bitki ve hayvanların patenti alınabilir. Ayrıca, TRIP anlaşması "teknolojik buluş" tanımını düşük bir seviyede tuttuğu için, yerli halkların nesilden nesile uğraşarak zaman içinde geliştirdiği bitkilerin de patent hakları alınabilmektedir ve bu yüzdendir ki uluslararası şirketler dünyanın dört bir yanına uzmanlar yollayarak ticari olabilecek bu tür bitkilerin patent haklarını yerli halklardan "çalmak" peşindedirler.
VARAN 2: BİOTEKNOLOJİ FİRMALARI KİMLERİN TEKELİNDE?
Bunların yanı sıra insan veya hayvan hücre dizilişlerinin veya genlerinin de patenti alınabilmektedir. Kısaca, bu anlaşma ile çokuluslu şirketlerin ticari isim hakları, telif hakları ve patent hakları küresel koruma altına alınmış olmaktadır.
Geleneksel olarak birçok gelişmekte olan ülke, insanlarının temel gıda maddelerini ve ilaçları daha ucuza temin edebilmeleri için bunları ülke içindeki zihinsel mülkiyet hakları kanunları dışında tutmaktaydılar. Artık bu mümkün değil.
Dolayısıyla hükümetlerin halkın temel gıda ihtiyaçlarına ve özellikle de ortaya çıkabilecek sağlık krizlerine müdahale kabiliyeti insafsız bir şekilde sekteye uğratılmış bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler 1999 İnsani Kalkınma Raporu bile TRIP kanunlarının uygulanmasıyla gelişmekte olan ülkelerin tohum ve ilaçları, insanlarına sağlamalarının çok daha pahalıya mal olacağını belirtmektedir. Bugün dünyadaki zihinsel mülkiyet haklarının yüzde 97`si endüstrileşmiş ülke şirketleri veya kişileri elinde bulunmaktadır. (Bu durumda TRIP anlaşmasının ve onu doğuran GATT`ın ve GATT`ın lokomotifliğini yaptığı küreselleşmenin "iyi niyetli" yani herkesin ortak çıkarına olduğu söylenebilir mi?) Gelişmekte olan ülkeler içerisinde bile verilen bu tür hakların yüzde 80`i esasında endüstrileşmiş ülke vatandaşları elindedir.
Besin güvenliği tehlikeye atılıyor
Tohumların patent altına alınması, çiftçileri söz konusu tohumları kullandıklarında her yıl patent hakkı ödeme zorunluluğu ile karşı karşıya bırakmaktadır. Bu durum biyoteknoloji firmalarının gücünü tekelleştirmekte ve tohum stok kontrolünü çiftçilerin elinden alıp bu firmalara vermektedir. Gelişmekte olan ülkeler kendilerine tanınan sürenin sonunda patent haklarını korumak zorunda kalacaklardır, dolayısıyla ya çiftçilerinden gerekli parayı toplayacaklar, ya da kaçak ekilmiş ürünleri imha edeceklerdir, aksi taktirde ticaret ambargosu ile karşı karşıya kalınacaktır.
Sonuçta kartelleşme nedeniyle dünya besin fiyatlarının artması ihtimali doğmaktadır. (IMF`nin ülkemizde dayattığı tarım politikaları, çiftçiye yardımın şeklini değiştiriyor ve aile başı yardım gibi bir kavram getiriyor ve bu da çiftçilerin kayıt altına alınmasını gerektiriyor. Açıktır ki ülkemizde bu yolla kayıt altına alınan çiftçilere, 2005`ten sonra patent haklarını çok daha etkili bir şekilde uygulama olanağı bulacaklar.)
Biyoteknoloji firmaları patent haklarını korumanın bir yolunu da tohumları filiz vermeyen (terminatör tohum) ürünler yetiştirerek buldular. Fakat bunun da tehlikesi böyle ürünlerin geniş olarak kullanılması halinde polenleşme yoluyla bu özelliklerini diğer yerel bitkilere geçirebilecek olmaları. Bu yüzden birçok gelişmekte olan ülke bu terminatör teknolojisine yasak getirdi. Örneğin Hindistan hem böyle ürünlerin ülkeye girişini hem de bu teknolojinin kendi ülkelerinde geliştirilmesini tamamen yasakladı.
VARAN 3: BİYOLOJİK VARLIKLAR ÇALINIYOR
Bir şirket, yerli halkın yüzlerce hatta binlerce yıldır modifiye ektiği bir bitki türünün patentini kendi üstüne alabilir. Bunun için o bitkiyi genetik olarak modifiye ettiğini öne sürmesi yeterlidir, yaptığı modifikasyon bitkiyi anlamlı sayılabilecek bir şekilde değiştirmese bile.
Patent kontrolörleri yeterli tesise sahip olmadığı için şirketin iddiasına dayanarak patenti verir ve sonra iş sivil mahkemelere kalmıştır ki bu konuda mücadele etmek yerli halk için çok masraflıdır. Avustralya`nın Geleneksel Tohum Sınıflama kuruluşu şirketlerin doğal bitkiler için yaptığı 150 patent başvurusunu ortaya çıkartmıştır.
Pirinç dahi ipotek altına alındı
Örneğin 1997`de Teksas`da yerleşik, "Rice Tec" isimli ABD`li bir firma Hindistan`ın geleneksel "Basmati" pirincini çok az değiştirerek patent altına aldı. Hindistan`ın yerel bir bitkisine Amerikan patenti verilmesi (yine bir Amerikan firmasına) Yeni Delhi"de büyük protestolara yol açtı çünkü bu ürün Hindistan için çok önemli bir ihraç kaynağıydı. Her yıl yarım milyon ton Basmati pirinci Avrupa`ya, Amerika`ya ve Ortadoğu`ya Hindistan tarafından ihraç edilmektedir. Hindistan`ın sivil toplum örgütleri ülkelerindeki ABD konsolosluğuna protestolarını şöyle bildirdiler. "Gerçek şu ki, ABD korsanlık yaparak Hindistan`ın ve diğer gelişmekte olan ülkelerin çiftçilerinin, şifacılarının, kabile insanlarının, balıkçılarının zihinsel mülkiyet haklarını ellerinden almaktadır." TRIP anlaşmasına göre Hindistan bu Amerikan şirketinin patent haklarını Hintli çiftçilere uygulamak zorundadır.
Yerel ürünler bile elden çıkıyor?..
Diğer bir örnek de Hindistan`ın yerel bitkisi olan Neem ağacıdır. Hintliler yüzyıllardır bu bitkiyi ecza deposu olarak kullanmaktayken, 1970`de bir Amerikalı ithalatçının bu bitkinin zengin ecza özelliklerini görmesinden sonra, ABD ve Japonya`nın çokuluslu şirketleri bu bitkiden türetilen ilaçları için birçok patent başvurusu yapmış ve haklar almışlardır.
Birkaç yıl önce, ülser hastalığına iyi gelen Tayland`ın yerel bitkisi "Plao Noi" bir Japon çokuluslu şirket tarafından patent altına alındı böylece Taylandlılar bu bitkiyi pazarlama haklarının tümünü kaybetmiş oldular.
VARAN 4: BÜYÜK İSRAİL KRALLIĞI"NI KURAN PARA BABALARI
Dünya insanlarını goyim, kendilerini Efendi gören bu kabbalistik düşünürler, güç ve mevki hırsının çok daha ilerisinde kendi tanrılarının sözde ilahi emrini yerine getirmek için nesiller boyu gizli çalışan bir grubun içerisinden çıkmıştır. Bu grubu, tarih boyunca karmakarışık olmuş sözde ırkları değil, `tanrı tarafından seçilmiş`, `üstün`, `vazifelendirilmiş`, olduklarına dair kendi dogmatik şeytansı inançları temsil etmektedir. Gerçi belirgin olarak hiçbir ırktan söz edilemez, fakat eğer edilebilseydi bu hiç kuşkusuz sadece Hazar Türkleri olabilirdi. Çünkü bu grubun neredeyse yüzde 90`ını oluşturan ve bugün hâkimiyeti elinde tutan kesimin (Eşkenazilerin) temelinde 650 yılından 1016 yılına kadar büyük bir imparatorluk olan Hazar Türkleri yatmaktadır... Şimdi hayali ırk konusunu bırakıp zihniyete gelelim; Efendiler`in içinden çıktığı grup daha ilk zamanlardan itibaren ticari hayata, kısaca paraya hakim olma gereğini vazgeçilmez şart olarak kavramış ve kendi inandıkları kutsal kitaplarında vaaz etmişlerdir. Böylece milletleri `soymayı`, onların` sütlerini emmeyi`, milletlere borç vermeyi, ama kendilerinin asla almamaları gerektiğini, yüzlerce kez ilahi öğreti olarak inanırlarının hafızalarına nakşetmişlerdir. Son iki yüzyıla baktığımızda ilk göze çarpan isim Rothschild ailesidir (Eşkenazi)..." , Diğer Efendiler; Rockefeller, Morgan, Warburg, Aldrich, Astor, Bundy, Collins, Dupont, Li, Onasis, Krupp, Reynolds...
Uluslararası Efendilerin`in gerçek kimliği bilinmediğinden ya da çok az kişi tarafından bilindiğinden, sömürücü, köleleştirici güç olarak karşımızda A.B.D görülmektedir. Oysa Efendiler (!), A.B.D.`ye de hakimdirler. A.B.D.`de adeta iki hükümet var gibidir. Görüneni, Washington merkezli olanıdır. Görünmeyen ama asıl A.B.D.`yi yöneten ise New York başkentli olan Efendiler`in görünmez hükümetidir. Görünen A.B.D., yoksulu, işsizi, evsizi, uyuşturucu bağımlısı, düşük okuma oranı ve borçlarıyla, diğer ülkeler gibidir. A.B.D.`nin kendine ait resmi bir Merkez Bankası bile yoktur. "Federal Rezerv" adıyla, birkaç Efendi bankerin oluşturduğu özel bir kuruluş, Amerika ekonomisine hakim olup, Merkez Bankası gibi para piyasalarına yön vermekte, istediği zaman `enflasyon` ya da `deflasyon` yaratabilmektedir. Dış ilişkilerde hükümetten daha da etkilidir. Amerikalıların altınlarına karşılık olarak verilen, "para" olmayan sadece ödeme sözü olan (sonradan o da kaldırılan) "Federal Rezerv Alındısı= Federal Rezerv Note)" bugün hala dolarların üzerinde bulunmaktadır ve bu kağıtlar, sahiplerinin hiçbir merciden hiçbir şey talep edemeyecekleri hayali paralardır. Birkaç Efendi bankerin bir araya gelerek kurduğu özel banka olan Federal Rezerv, Kongreden geçirilen bir kanunla A.B.D.`nin parasını basma yetkisine sahiptir. Bu ayrıcalık, A.B.D.`yi, diğer devletler içinde en borçlu ülke durumuna getirmiştir. Şu anki borcu 7 trilyon dolar civarındadır. Paranın sahibi olan Efendiler`in ekonomide ve siyasette ipleri elinde bulundurabilmesinin en önemli aracı Federal Rezerv olduğu gibi, tüm bunları yaparken gizli kalabilmesinin en önemli aracı da, zenginliğini hem halktan hem de vergi memurlarından sakladığı Vakıflarıdır`
4 Haziran 1963`te Başkan Kennedy, Hazine Bakanlığı`na, gümüş karşılığında para basma yetkisi tanımış ve üzerinde "United Dolar Note" yazılı, 4 trilyon dolara yakın A.B.D. doları piyasaya sürülmüştür. Fakat 22 Kasım 1963`te Kennedy öldürülmüş ve bastırılan dolarlar da piyasadan çekilmiştir. Böylece, gelecek yeni başkanlara gereken uyarı da yapılmıştır.
Kendini Tanrının oğlu kabul eden Efendiler, kutsal saydıkları kitapları Tevrat / Kitabı Mukaddes`ten ilham alarak; dünyayı köleleştirerek, tek amacı olan Tek Dünya Devleti`ni kurma projesini adeta Bir Dolar`ın üzerine simgelerle şifrelemiştir. (Bunlar aynı zamanda masonik simgelerdir) Çeşitli belgelerden Bir Doları incelersek şunları görürüz: Doların ön yüzünde, en tepede Federal Rezerv Note yazmaktadır. Federal Rezerv`in Senedi anlamındadır. Yani, altın ve gümüş olarak karşılığı olmayan "sanal kağıt" demektir. Bir Doların arka yüzünde ortadaki In God We Trust yazısı, güvendikleri tanrılarının para olduğunu göstermektedir. Solda görülen dairenin zemininde, amaçlarını anlatan dünya haritası vardır. Dairenin içinde, Yakup`un yani İsrail`in 12 oğlunu (İsrail oğulları, 12 Sıpt`ı) temsil eden 12 katlı piramit vardır.
Piramidin tepesindeki ışıklı üçgenin içindeki "Her şeyi gören göz"le (yani Yehova/Yahve) birlikte 13 etmektedir.
Bu 12 oğul (Sıpt) ve babaları Yakup`u temsil eder. 13 Kabalistik ebcet hesabına göre de sevginin birliği, İsrail`in Birliği demektir. Fakat daha Tek Dünya Devletlerini kuramadıkları için piramit bütün değildir. 12 katlı piramit ile göz kısmının arası şimdilik açıktır. Aşağıya doğru genişleyen piramit, yukarıdaki seçilmiş Elit azınlığın, alttaki sürü çoğunluğu idare ettiğinin ifadesidir. Her şeyi gören gözün üstündeki yazı: ANNUİT COEPTİS yani "Başlanmışın Tamamlanması" demektir. Bu şifre ile de Tevrat`ta başlanan işin tamamlanması anlatılmaktadır. Bu da üç semavi dinin babası saydıkları "İbrahim ve zürriyetine" sözde dünyayı miras olarak vermesi hikâyesidir. Efendilerin bu hedefini zaten anayasaları gibi olan "Siyonist liderlerin Protokolleri" adlı kitabında, diğer yapmak istedikleriyle birlikte açıklamaktadır. Bu kitabın 98. sayfasında, bu tamamlanma şöyle anlatılır.
"Siyon yılanı dünyayı çevreleyerek yutmuştur. Yılanın başı ulusların kalplerine girecek ve onları çürütüp yok edecektir. Siyon` dan yani Kudüs`ten harekete başlayan yılan, zaferle zincirini tamamlayacak, sonra yine oraya dönecektir. Başladığı yere dönmeden önceki son hedef de İstanbul`dur..."
Piramidin altında NOVİS ORDO SECLORUM yazar. Anlamı, Çağların Yeni Düzeni yani Yeni Dünya Düzeni yani Tek Dünya Devleti demektir. Bugün dünyada uygulanan düzen, yüzyıl önce doların üstüne şifrelenmiştir. Piramidin en altındaki rakamlar (MDCCLXXVI) 1776 tarihini gösterir. Bu tarih "İlluminati"nin kuruluş tarihidir. İlluminati "Aydınlanmışlar" anlamındadır ve Efendiler denilen süper zenginlerin yönettiği bir dünya komplosudur. (1772 yılında Vilhelm-Bader Kongresinde masonlar İlluminatlarla birleştiklerinden, bu tarih masonlar için de önemlidir)
Bir doların sağ tarafındaki daire içinde üst kısımda, simetrik olarak birbirine geçmiş iki eşkenar üçgenden oluşan 6 köşeli Davut Yıldızı vardır (Süleyman mührü diyenler de vardır).
Bu yıldızın içindeki 13 yıldız, 12 oğul ve babaları Yakup`u yani İsrail`i simgeler. (Hıristiyanlar da bunu kendilerine yontup, İsa ve 12 havarisi demektedirler). Tevrat`tan biliniyor ki, Yakup (haşa) Allah"la güreşmiş ve yenişememeleri üzerine adı İsrail olarak değiştirilmiştir. İsrail kelimesinin gizli anlamı: Allah"ın yenemediği demektir.
Yahudi tasavvufuna yani Kabalasına göre, israil`in allahı Yakup`tur. İsa`nın "Göklerdeki baba ile ben birim" demesi, öldürülmesine neden olmuştur. İsa`nın bu iddiası, Yahudilerce, Yakup`u tahtan indirme olarak algılanmıştır. Davut Yıldızının altındaki kartalın sol elindeki dalda aynı 13`lü simge görülmektedir. Kartalın ağzındaki E PLURIBUS UNUM yazısı da "Birçokları arasında bir tane" demektir ki, Tevrat`ta kullanılan "Seçilmişlik, allahoğlu" ayrıcalığının simgelenmesidir. Kartalın gövdesindeki 7 dikey çizgi, "kutsal şamdanı" (7 kiliseyi: Efes, İzmir, Bergama, Tiyatira, Sardes ve Leodikya)simgeler. Bilindiği gibi Elit`in kendisine mal ettiği diğer ayrıcalıklar, kendilerinin "Tanrıoğlu, üstün ve görevlendirilmiş" olduklarını sanmalarıdır.
VARAN 5: İSRAİL HAHAMLARININ KULLANDIĞI DÜNYANIN ŞER ÜÇGENİ?..
Uluslararası stratejide dünya hâkimiyeti için belirlenen sahalar vardır. Bu sahalar jeostratejik olarak ele alındığında kendileriyle ilgili kullanılan terim Kalp sahaları oldukları şeklindedir. Türkiye de uluslararası stratejisiler tarafından kalp sahası olarak gösterilen ülkeler içinde olup en başta yer almaktadır.
Özellikle soğuk savaş döneminin sona ermesiyle birlikte Avrasya ve bu coğrafyadaki enerji kaynakları akıl almayacak kadar değer kazandı. Yani bir bakıma 21. Yüzyıl hâkimiyeti Avrasya hâkimiyeti üzerine kurulu. ABD Türkiye`nin etrafında üsler kurarak adeta Türkiye`yi abluka altına almaya çalışıyor. Bu arada başta Gürcistan olmak üzere birçok devletin iktidarları değiştirilerek yerine İsrail ve ABD ittifakının programını uygulayan yönetimler iş başına getirilmektedir.
Dünya`nın bu fiziki stratejik sahalarının dışında bir de metafizik istihbarata dayalı sahaları var. Birçok ülkenin parapsikolojik savaş timleri bu bölgelerde çeşitli aksiyonlarda bulunuyorlar. Bu parapsikolojiye dayalı istihbarat birimleri özellikle Gürcistan-Tiflis, İran-İsfahan ve Mısır-Kahire üçgeninde pek etkililer. Çelik adam lakaplı Stalin`in Tiflis`li olduğu unutulmamalıdır. Bu adam Gürcü Yahudisidir ve bulunduğu bölgeden metafizik istihbarat kullanan çok ciddi medyumlar çıkmıştır. Bunlardan biri de bir dönem Türkiye`ye gelen ve bu tarz çalışmalardan sonra ABD`ye giderek orada bir Enstitü kuran Gudjiev`dir. Bu adamın Türkiye`de ders verdiği ünlü simalar ise Dr. Rıza Nur, Refet Kayserilioğlu ve Bedri Ruhselman"dır.
İran`daki İsfahan Yahudileri Kabala büyüsünü çok ciddi olarak kullanıp liderleri dahi tesir altına alabiliyorlar. Bu Yahudilerin çoğundan İran halkının haberi dahi yok. Tıpkı içimizdeki dönmelerden Türk halkının pek çoğunun haberi olmadığı gibi& Bugün İsfahan`da nükleer çalışmalarının bir kısmını sürdüren İran, İsrail`e karşı yürütülen nükleer çalışmalarını farklı ülkelere karşı yönlendirirse kimse şaşırmasın. Bizzat bu konuyu görüşmek için Ankara`ya gittiğimde danıştığım nükleer Enerji Uzmanı Azeri bir Profesör de bu çalışmanın zamanla Türkiye`ye karşı bir tehdit olabileceğine değinmişti. Oysa bendeki veriler metafizik verilerdi. Ancak hocanın söyledikleri fizik veriler. Metafizik bilgilerle fizik verilerin birbirini tamamlamasına oldukça şaşırmıştım.
Mısır`ın Kahire bölgesinin önemi tarihten bu yana aşikar. Yunan medeniyetini kontrol altına alan kabalist felsefeciler burada da İskenderiye okulları kurarak Ortadoğu halklarına yıllarca tesir ettiler. Hatta bu okullar zamanla işlevini yitirmedi benzer tekkelerle İslam tasavvufunun içersine yetiştirdikleri adamlarını sokarak, Cebriye, Hululiyle, Huriye gibi sapkın sözde tasavvuf cereyanları oluşturdular.
Bu konuda çalışmalarıyla tanınan ve aynı zamanda Moskova`da KGB bürolarında parapsikolojik araştırmalar yapmasının yanında "Alman Gizli Operasyonları", "Gizli Dosyalar" gibi eserlere imza atan Araştırmacı-Yazar Emrullah Tekin yukarıda ismini saydığımız ülke ve şehirleri Kudüs merkezli olmak üzere dünyanın "Şer metafizik üçgeni" olarak adlandırıyor. Bir nevi "Bermuda Şeytan Üçgeni" gibi Ortadoğu ve Avrasya`nın zihin kontrol üçgeni.
Yazar karşılıklı görüşmelerimizde ise bu "Şer Metafizik Üçgene" karşı Müspet Üçgen`le cevap verildiğini şahsıma iletmişti. "İstanbul-Buhara-Mekke" şehirleri üzerinden süren bir kısım insan trafiğinin bu kontra eylemleri gerçekleştirdiğini söyledi. Hatta özel cetvellerle harita üzerinde Siyon Yıldızı oluşturacak şekilde bir şekil ortaya çıkaran Tekin gene ince hesaplamalarla bu şeklin tam ortasının BAĞDAT olduğunu bize göstererek iyice şaşırmamıza vesile oldu. Çünkü muharref Tevrat ve birer gizli yorumu olan Talmud ve Tora`da bu bölgenin vurulmasıyla Armegedon`u başlatmaları Siyonistlere telkin ediliyordu&
Sanıyorum bu bilgileri aktarmam birilerini tatmin etmeyecektir. Ancak bizler daha yeni yeni Zihin Kontrol Operasyonlarını yaparken ABD`deki Üniversite Laboratuarları insan ışınlaması üzerine çalışıyor?.. Maddeyi çok uzak mesafe olmasa dahi adeta zamanda sıçratır gibi mekan değiştirecek aşamaya getirdiler. Üstelik Süleyman kıssalarını okuyarak büyüyen Yahudiler, Kuran`da bahsi geçtiği gibi Hz. Süleyman`ın Uçan kalesi`nin bir aylık mesafeyi bir günde aldığını pekiyi biliyorlar.
Zaten onlar bu peygamberlere bahşedilen güçlerin peşindeler? Ancak tek farkla onlar peyfamberlerin bu güçlerinin Allah`tan vasıtasız dahi olacağına inanmayıp, onlara verilen "YÜZÜK (HZ. SÜLEYMAN), ASA(HZ. MUSA), KILIÇ (HZ.DAVUT)" gibi eşyalarda kerameti arıyorlar&
İsrail Metafizik İstihbarat Kuvvetleri nasıl yetiştirilir...
Kabollo denen faili meçhuller cinayet teşkilatı İsrail Kohenleri tarafından binlerce sene evvel teşekkül ettirilmiştir.
Şimdi bu teşkilatın nasıl istihbaratçı yetiştirdiğini okuyacaksınız...
Kabollo teşkilatına girecek şahıs daha annesinin karnında tespit edilir, yıldızlarla, cifir hesabıyla çocuğun doğacağı gün ve saat onlar için çok önemlidir. Onların hesaplarına göre bu sırlı hesaplamalar vaktinde gelen çocuklar kendileri için adeta Yehova`nın özel menüsüdür.
Neticede bu muayyen vakitte çocuk doğar, Kaballo hahamlarının itinasıyla büyütülür. Yiyeceğine ve sıhhatine son derece dikkat edilir, hususi surette hazırlanmış iksirler, vitaminli gıdalar ve bilhassa hususi nefis yemeklerle beslenir. Altı yaşının "ŞABAT"ına geldiği zaman son zamanlarda mükemmel bir şekilde modernleştirilmiş ve sistemleri asrımıza uyan "KABALLO JUGENT" yani "KABAL GENÇLİK TEŞKİLATI" na sokulur. Yedi sene boynunca burada aldığı eğitimle gidişatı ve hareketleri kontrol edilir.
Eğer gencin "kana doğru bir temayül ve istidadı" varsa, kendisine "suikast" işleri taalluk eden vazifeler verilir. Çocuk müzikten, makineden, ilimden, siyasetten, iktisattan hoşlanır neticede neye meyl ederse derhal o yeteneğine göre özel olarak yetiştirilir. Fakat bunca programa rağmen işe yaramayacağı tespit edilen gençlerin ne yapıldığı tamamen meçhuldür. Ancak bu kadar ihtimamdan sonra her halde öldürülmezler?. Bu gibilerin bazen "yem" olarak bazen de "muhbirlik" gibi vasat işlerde zaman zaman faydalanıldığı biliniyor&
VARAN 6: DÜNYA HAKİMİYETİ`NİN LOGOSU NASIL TASARLANDI?
Mason localarının bir çoğunda pergel gönye logosunun tam ortasında yer alan "G" harfi sanırım dikkatinizi çekmiştir. Niye "A "değil "B" değil de "G." "KRİPTOGRAM" açık ifadeyle Şeytanın şifresi ki Gram; Talmud ve Tora yazıcıları için "çok güçlü ve özel bir şeytanın" adıdır." Diğer bir ifadeyle üstatlarıdır.
Hatırlarsanız İsrail mart Ayında tam İRAN`a vurmaya hazırlandığı sırada bu alarma yani "G" alarmına geçtiğini birimlerine duyurdu. "G" Alarmı İsrail`in Hakimiyet alarmıdır.
Muhtemel bir saldırı için hazırlık emri, İSRAEL Savunma Bakanlığı aracılığı ile Genel Kurmay Başkanlığına o dönemde iletildi. Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisindeki kaynaklar bir saldırı hazırlığı için en yüksek düzey olan- "G" hazırlık düzeyine geçilmesi emrinin kendilerine ulaştığını doğruladılar.
Merkezi ABD`de bulunan Araştırma Kuruluşu Stratford`a göre İsrail, İran`a karşı Askeri harekâta karar verirse, hava koridoru için üç seçeneği bulunuyor:
1- Irak hava sahasını kullanmak. (İslam dünyasından gelecek tepki ve bu Sahanın güvensizliği; gerilla operasyonlarına açık olması bu seçeneği azaltıyor.)
2- Suudi Arabistan Hava Sahası. (Bu aralar Laden çizgisinde olduğu sık sık ima edilen Suudiler`in bu teklifi ret edeceği biliniyor)
3- En akılcı seçenek bu. Tezkere`de olmadı, ama bu defa olsun mu dedirtilecek. Kudüs Zirvesinin üçüncü ayağı İstanbul`daki biraderler sayesinde Türkiye`nin hava sahası kullanılabilir mi?
Bu üçüncü plan için Cumhuriyet tarihi boyunca masada kaybetmeye alıştırılmış "Olta`daki Balık Türkiye"nin önüne bir yem attılar. O yem de ne biliyor musunuz "İran`da yaşayan 35 MİLYON TÜRK`ÜN kendi bağımsız devletlerini kuracağı" propagandası. Pek yakında İran hoşnutsuzluğu ve oranın zindanlarında yaşamış Türkler`in hatırat tarzı çalışmalarında bir patlama olursa sakın ha sakın içselleşip bu dramının içine çekilmeyin&
ŞEYTAN YILDIZI VE "G" NİN ANLAMI!..
Kabbalistik büyüde Şeytan`ın (Lucifer) ışık kaynağı olduğuna inanılır. Bu nedenle tüm kaynaklarda "Güneş`in doğudan doğması sebebiyle doğu`da yer aldığı belirtilir. Masonik ritüellerde, Şeytan Yıldızı olarak adlandırılan "ışık saçan pentagram"ın içine doğuda yer aldığına inanılan Evren`in Ulu mimarı`nın (Şeytan`ın) simgesi "G" harfi yerleştirilir. Locaların doğuya doğru inşa edilmesinin sebebi de, ışık kaynağı olarak Şeytan`ın (G) doğuda yer almasıdır.
Dilerseniz; Mason dergisinin konuyla ilgili olarak yer alan diğer ifadelere biraz daha göz atalım:
"5 kollu yıldız, yani ışık saçan yıldıza "pentagrama" dikkat edelim. İçinde doğuda yer alan Evren`in Ulu mimarı`nın remzi olan "G" harfi ile. Bu yıldız yükselen insanımızın sembolüdür. (Mason Dergisi, sayı 37-38,sf.41)
"5 köşeli yıldızın ortasındaki "G" harfi masonluğun en gizili ve en önemli sembollerinden biridir. "G" harfi İbranice`deki "Yod" harfinin karşılığıdır." (Dariel ligou, Le Dictionnaire la Franc-maçonerei, sf.57)
İbranice`de YOD harfi Yehova`nın baş harfidir ve Şeytan`ı remzeder, Yunan alfebesindeki "GAMA" harfidir. Bu şekilde "G harfi, aynı zamanda Gama`yı da temsil eder".
"Gama harfi gönyedir ve Şeytan`ın bayrağını yani hakimiyetini temsil eder" (la Symboligue Maçonnigue, sf.56)
VE YIL 2008... GAZETELERE YANSIYAN HABER...
Norveç buzullarda tohum deposu kuruyor
Norveç, Kutup Bölgesi`nde dünyada bilinen tüm tahılların tohum örneklerinin saklanacağı bir depo inşa ediyor.
Grönland`ın doğusundaki Svalbard Adası`nda inşa edilen depoda dondurulacak tohumların, küresel bir felaket yaşanması durumunda, tahıl çeşitliliğini güvenceye alması umuluyor.
Tohum bankası, Norveç`e ait olsa da 100`ü aşkın ülke projeyi destekliyor ve buraya tohumlarını göndermeye hazırlanıyor.
Deponun temel atma törenine, Norveç`in yanı sıra, Danimarka, Finlandiya, İsveç ve İzlanda`nın başbakanları da katıldı.
Kuzey Kutbu`na yaklaşık bin kilometre mesafedeki Longyearbyen`deki deponun 2007 Eylül ayında faaliyete geçmesi planlanıyor.
Üç milyon tohum saklanacak
Dünyanın diğer noktalarında da son yıllarda 1.400`e yakın tohum bankası kuruldu.
Bunların pek çoğu ülkedeki ürünlerin devamlılığının sağlanmasına yönelik, ulusal ölçekli projeler.
Norveç Başbakanı Jens Stoltenberg ise, kendi projelerinin hem ticari bir yönü bulunmadığını hem de benzerlerinin en büyük ve güvenlisi olduğunu vurguluyor.
Buzulların içine inşa edilen beton tesis, çelik hava geçirmez kapıların gerisinde tohumları eksi 18 derecede saklayacak.
Bu koşullarda tohumların yüzlerce yıl bozulmadan kalabileceği belirtiliyor. Norveçli yetkililer, güvenlik önlemleri veya soğutma sistemleri devre dışı kalsa bile, buzla kaplı dağın derinliklerindeki örneklerin bozulmayacağına güveniyorlar.
Bu koşullarda, tarım ürünlerinin salgın, nükleer savaş, doğa felaketleri veya iklim değişimi gibi bir durum sonrasında bile devamlılığının sağlanabileceği belirtiliyor.
Tohum bankasının işletmesinde 2004 yılında kurulan Küresel Tahıl Çeşitliliği Fonu da rol alacak.
Fon, kalkınmakta olan ülkelerin tohumlarını hazırlayıp Svalbard`e göndermesine katkıda bulunacak.
Her ülkenin tohumları aynı banka kasalarında olduğu gibi, kendisine ait bir kasada ve ülkenin mülkiyetinde tutulacak.
Tam olarak faaliyete geçtiğinde Svalbard`daki tesiste üç milyon tohum çeşidi bulunacağı tahmin ediliyor.


Alıntıdır. Hakan Yılmaz Çebi / netpano

28 Mayıs 2009 Perşembe

Titanik Kazası sadece bir kaza mı?

Tüm zamanların en ünlü gemisi Titanik, herkes tarafından bir deniz faciası nedeniyle tanınır oysa dev yolcu gemisinin ardında inanılmaz bir gizem saklı.

Titanik’in akıl almaz öyküsünü sunarken uyarıyoruz. Bir düşünün, Titanik’i batıran gerçekten bir buz dağı mıydı?

Hiç kimse onun dünyanın en büyük kehanetlerinden birisini yaptığını bilmiyordu. Hatta kendisinin dahi haberi yoktu. Adı; Morgan Robertson´du, Amerikalıydı, 1861´de doğdu, gençken denizcilik yaptı, sonra ise bir elmas eksperi oldu ve New York´da kuyumculuk yaptı. Sonra Kipling´in bir öyküsünü okudu ve yazar olmaya karar verdi. İlk öyküsü 25 $´a satıldı, daha sonra yazdığı 10 öyküden ise 1000 $ kazandı. Yazmak ona artık kolay ve kazançlı geliyordu. 1897 yılının bir kış gecesinde 24.Caddedeki dairesinde yeni bir deniz öyküsü yazmayı planladı. Bu bir uzun öykü olacaktı.

Hayali “Titan Kazası”

Hayalinde dev bir yolcu gemisi vardı, asla batmayan bir gemi. Bir aşk teması üzerine kurulu olan öykünün kahramanları bu dev gemiye binip, İngiltere´den ABD´ye gidiyorlardı ve aşk hikayesi dünyanın en lüks gemisinde sürecekti. Ama öykünün hayali kahramanları beklenmedik bir sürprizle karşılaşacaklar ve bir deniz kazası batmaz denen gemiyi okyanusun dibine yollanacaktı. Robertson´un teması buydu, oturup yazmaya başladı ve öyküye iki isim verdi; "Futility"yani "Nafile" ve "Titan Kazası"... Evet, yanlış okumadınız; Titan... Şimdi beraberce Robertson´un romanından bİr bölümü; "Titan"ın batış sahnesini okuyalım.

"Gözcü haykırdı; ´buzdağı! Birinci subay, kaptana haber verdi ve derhal makine dairesine tornistan yani geri git emri verildi. Fakat dev gemi durmuyordu, hızını kesmesi için zaman lazımdı ve sisler arasında görünen buzdağı yaklaşıyordu. Aşağıdan ise orkestranın ve eğlenen insanların sesleri duyuluyordu. Sonra buzdağı gemiye ulaştı, bu arada gemi ters çalışan pervanelerin gayretiyle yan dönmüştü ama yetersizdi ve kaptanla yardımcılarının çaresiz bakışları arasında buzdağı Titan´ın sancak tarafına çarptı. Darbe hafifti hatta pek hissedilmedi, kaptan o anda ucuz atlattık diye düşünüyordu. Ama birkaç dakika sonra gemi birden yan yattı, buzdağı asıl yarayı su kesiminin altında açmıştı, yara öldürücüydü çünkü uğursuz buzdağı Titan´ın bordasını jilet gibi keserek, parçalamıştı."

Daha sonra Robertson öyküye; gemi hızla su aldığını. Alarm verildiğini, filikaların indirilerek, önce kadınlar ve çocuklar bindirildiğini, yardım çağrıları yapılırken, Avrupa´nın en ünlü ve zengin ailelerinin mensuplarnın birbirlerine ebediyen veda ederken, dev yolcu gemisi Titan’ın buzlu kutup sularına hızla gömüldüğünü anlatarak devam ediyordu.

İnanılmaz kehanet gerçekleşiyor...

Ve Robertson 1898 yılında öyküsünü küçük bir kitap olarak yayınladı. Kitap onu çok daha sonra ölümsüz yapacaktı, dünyanın en çarpıcı ve en dehşet verici kehanetini yazmıştı ama sonuç yayınladığı dönem için aynen kitabın adı gibiydi yani "Boşyere" Aradan 14 yıl geçti ve başka bir zamanda, başka bir gemi, asla batmaz denen dünyanın en lüks ve en büyük yolcu gemisi Titanik, İngiltere’nin Southampton limanından yeni dünyaya doğru denize açıldı. Sonra, 1912 yılında 14 Nisan´ı, 15 Nisan´a bağlayan gecede sisler arasından birden ortaya çıkan bir buzdağı batmaz denen Titanik’in katili olacaktı. Yukarda okuduğunuz Robertson´un romanındaki batış sahnesi aynen gerçekleşti. Sadece o kadar mı? Bakın Morgan Robertson Titanik´den 14 yıl önce yazdığı romanında daha neleri bilmişti;

Robertson´un romanındaki Titan adlı gemi Southampton limanından yola çıkıyordu ve 14 yıl sonra Titanik de aynı limandan yola çıktı.

Romandaki gemi ile, Titanik arasında sadece 4 metre fark vardı. Titan 248 metre, Titanik 252 metreydi.

İki geminin ağırlıkları da çok yakındı. Robertson romanında Titan´ı 70.000 ton ağırlığında yazmıştı; Gerçek Titanik ise 66.000 tondu.

Her iki geminin de üç pervanesi vardı ve her ikisi de 3000’er yolcu taşıyorlardı. Gerek romandaki hayali Titan´a gerekse de gerçek Titanik´e Avrupa´ nın sayılı zenginleri ve ünlü aileleri binmişlerdi.

Daha da ötesi var;

Robertson´un romanındaki dev Titan, New Foundland yakınında; Kuzey Atlantik´ de bir buzdağına çarparak battı ve işte inanılmaz ama gerçek; Talihsiz Titanik de 14 yıl sonra aynı koordinatta, aynen romandaki benzeri gibi bir buzdağına çarparak okyanusa gömüldü.

Ve her iki gemide de; yeterince cankurtan filikası yoktu; Robertson romanındaki gemide 24 filika bulunduğunu yazıyordu; Titanik´de ise 22 filika vardı ve bu yüzden can kaybı büyük oldu.

Sonra...Gerçek kazanın sonucunda 1513 yolcu boğularak öldü ve kayboldu. Aynen 14 yıl önceki romanda yazıldığı gibi... Robertson´un romanındaki Titan´da ise 1500 kişi ölüyordu. Her iki gemi de 3000 kişilikti ve Titanik´e 2224 kişi binmişti.

Aynı asla batmaz denen gemi,

Aynı yerden aynı yere yolculuk,

Aynı tarihte, aynı yerde kaza,

Aynı buzdağı ve aynı tür batış,

Aynı yolcu ve ölü sayısı,

Hatta iki gemi de batarken orkestranın ilahi çalmasına kadar...



Alıntıdır.

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Ulu Önder Atatürk'ün Gizli Vasiyeti Var mı?!!

Bu 10 Kasım'da Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün üzerinden 70 yıl geçmiş olacak. Büyük önder, ölümünden 50 yıl sonra açıklanmak üzere bir vasiyet bırakmıştı. Vasiyet, Genelkurmay Harp Tarihi Dairesi'nde saklanmıştı. 1988'de dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Atatürk'ün vasiyetini açmış, ancak 'açıklanmasını sakıncalı görüp' gizli tutulmak üzere Genelkurmay Harp Dairesi'ne geri göndermişti.

KÜÇÜK AMERİKA İÇİN SAKINCALI

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusunun vasiyeti, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı tarafından 'sakıncalı' bulunmuştu. Gerçekten de Atatürk'ün devrimleri ve fikirleri Türkiye'yi Küçük Amerika yapmak isteyenler için sakıncalı olabilirdi. Bu yüzden yıllarca Atatürk'ün fikirleri çarpıtıldı, sansürlendi.Ancak Atatürk'ün devlet yöneticilerine ve yakın arkadaşlarına birkaç defa ifade ettiği sözlü vasiyeti çeşitli kaynaklara yansıdı. Atatürk, sözlü vasiyetinde, kendisinin Cumhurbaşkanı adayını açıklmış, Türkiye'nin dış politikasının izleyeceği hattı belirtmişti.

CUMHURBAŞKANLIĞI'NA FEVZİ ÇAKMAK'I ÖNERDİ

Kaynaklara göre Atatürk, kendisinden sonra Cumhurbaşkanı olarak Mareşal Fevzi Çakmak'ın seçilmesini istemişti. Bu öneri, Mustafa Kemal tarafından ilk olarak doğrudan Çakmak'a da yapıldı. Hatta Genelkurmay Başkanı Çakmak'ın milletvekili olarak Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için erken seçim bile tasarlandı, anayasanın değiştirilmesi bile düşünüldü. İddialara göre Atatürk, ölürken Fevzi Çakmak'ın Cumhurbaşkanı olacağına emindi. Ancak daha sonradan Celal Bayar'ın İnönü'yü desteklemesiyle durum değişti ve İnönü Cumhurbaşkanı oldu.

TÜRK-SOVYET DOSTLUĞUNU VASİYET ETTİ

Atatürk, Türkiye'nin dış politikası konusundaki vasiyetini ise yakın silah arkadaşlarına belirtmişti. İsmet İnönü, Atatürk'ün Türk-Sovyet dostluğunu vasiyet ettiğini belirtir. Diğer taraftan Atatürk, Kılıç Ali'ye ölmeden kısa bir süre önce 'Dış politikamızın temeli Sovyet dostluğudur. Sovyet dostluğuna zarar vermemek şartıyla İngiltere ile bir anlaşmanın faydası olur' demiştir.Tevfik Rüştü Aras ise, Atatürk'ün son sözlerinden birinin Sovyetler'le ilişkilerin 1925 Antlaşması çerçevesinde yürütülmesi olduğunu söyler. Türkiye ve SSCB'nin Batılı emperyalist ülkeler tarafından tecrit edildiği ve Musul Sorunu'nun Türkiye aleyhine çözümlendiği dönemde, iki ülke, 17 Aralık 1925 tarihinde Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması imzalamıştır. Dönemin Dışişleri Bakını Tevfik Rüştü Aras ve Dışişleri Halk Komiseri Çiçerin'in imzaladığı bu antlaşma, belirli protokoller de eklenerek ve birkaç defa uzatılarak 1945 senesine kadar geçerliliğini korumuştur.

'SOVYETLER'E KARŞI BİR SALDIRI POLİTİKASI GÜTMEYECEKSİNİZ!'

Zekeriya Sertel de Celal Bayar ve Tevfik Rüştü Aras'ı kaynak göstererek, Atatürk'ün ölüm yatağında arkadaşlarına şu vasiyette bulunduğunu aktarır:

'Sovyetler Birliği'ne karşı asla bir saldırı politikası gütmeyeceksiniz. Doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak Sovyetler'e yöneltilmiş herhangi bir antlaşmaya girmeyecek ve böyle bir antlaşmaya imza koymayacaksınız.'Atatürk, son günlerinde bu konuyla ilgili önemli bir görüşmeyi de Ali Fuat Cebesoy'la yapar. Atatürk, Cebesoy'a dış politikayla ilgili şu öğütleri verir:

'Fuat Paşa, pek yakında dünya vaziyeti mütareke senelerinden daha çok ciddi olacak ve karışacaktır. İkinci büyük bir harb karşısında kalacağız. Dünyada hakim olan milletleri idare edenlerin arasında maatteessüf birinci derecede devlet adamı çıkmıyor. (Hitler'le Mussolini'yi kastederek) Avrupa'da birkaç maceraperest Almanya ve İtalya'nın başında cebren bulunuyorlar. Karşı karşıya geldikleri zayıf devlet adamlarının aczinden cüret alıyorlar. Bunlar bugün dünyayı kana boyamaktan çekinmeyeceklerdir. Eski dostumuz Rus Sovyet Hükümeti, acizlerle maceraperestlerin yanlış hareketlerinden istifade etmesini bilecektir. Bunun neticesinde dünyanın vaziyeti ve muvazenesi kamilen değişecektir. İşte bu devre esnasında doğru hareket etmesini bilmeyip en küçük bir hata yapmamız halinde başımıza mütareke senelerinden daha çok felaketler gelmesi mümkündür.'




webhatti.com'dan alıntıdır.

20 Mayıs 2009 Çarşamba

SAKIN KIMILDAMA!!

Sakın kımıldama...

Her nasılsan her neredeysen olduğun gibi öylece kal...birşeyleri bitirememiş,birşeylere başlamak için gecikmiş olsan da...kal..öylece...güzel şeyler anlatmayacağım sana, yada güzel armağanlar vermeyeceğim...sana loş ışıklı uzun gri koridorlardaki odalardan, odaların kapalı kapılarından söz edeceğim...en çok da kapısının dibinden başım önümde sessizce geçip gittiğim odalardan söz edebilirim..hazırlıklı ol...içimde fısıltısı hiç dinmeyen bir esinti var, anla beni...derin denizlerde dipliyorum fakat aynı zamanda içine hiç kimsenin düşmediği bir uçurum gibiyim...uçurumlar hep düşülmek için mi...yoksa,yeşillikte uzun bir yolculuktan sonra uçup gidebilir mi insan, düşmeden...bir uçurumun kıyısında kapattım gözlerimi..hiç kimse görmedi..bir adım atsam boşluk...düştüğümde nerde olacağım.? mucizelere inanmanın dayanılmaz keyfini kesinlikle hissediyorum...kim ne derse desin...

Sana büyük korkularımı da anlatacağım hiç acımadan, biraz da sen kork.Gözlerinin önünde tüm kırıklarımın alçılarını değiştirebilir miyim? Yanlış kaynamış tüm kırıkları görsen olduğu gibi.Kendimi iyileştirme gücümden bi haber oluşuma gülümseyerek baksan.Canın da yansın istiyorum,inceden sızlasın.Sana bir isim bulsam diyorum, fakat henüz cesaret edemedim buna.Belki daha sonra...Yaşanmamış zamanlarıma dair tüm intikam planlarımı açıklasam sana,en ince ayrıntısına kadar.Bir cinayet plansam,temiz tarafından...Parmak izim var mı benim?...acaba?

Bozkırda epeydir izini sürdüğüm o erguvan kısrağı yelesinden yakalayacağım.Yorulduk ikimiz de.Yaralarımızı usulca gösterip birbirimize, kabuklarını gözlerimizin içine baka baka yolsak.Tırnak aralarımızda deri parçaları...kanar mı?..kanasın...peki ya acı?..acır mı..? kesinlikle...acısın...el değmemiş tüllerle sardığım insafsız zamanlara ait yaraların tüllere sinmiş kan kokusunu içimize çekeceğiz.Tiksinmeden.Sonsuza kadar cevapsız kalacağını bildiğimiz hiç bir soruyu diriltmeyeceğiz bilerek.

zaman diyorduk...

zaman...

kımıldama sakın

zaman şimdi senin tatlı dudakların... inan bana...

(inci'den alıntıdır)

14 Mayıs 2009 Perşembe

İhanetin Günlüğü

Çöküverdi yere,nasıl bir çÖküştü bu? hayat ne oyunlar oynuyordu ona? daha bir kaç saniye önce bir umut vardı yüreğinde. gitmişti... hiç bakmadı arkasına.acımasız olamazdı hiç kimse bu kadar.düşünmemişmiydi ne halde onu orada bıraktığını.düşünmemiş miydi ona nasıl bir çöküş yaşatacağını. silme vaktiydi gözündeki yaşı.hiç bu kadar küçülüp de devleşebileceğine inanamıyordu. ama evet artık ayağa kalkıp devleşme vaktiydi.tekrar tekrar canlı gözünde sahneler.o ağacın altında sarmaş dolaştılar. olamaz,yine o acı.yine yangın yeri yüreği,yine dayanılmaz bir ihanet kaması göğsündeki... canlandı gözünde de vuruldu yine en acımasız zamanda. nasıl da saklanmıştı köşenin başında,inanmak istemeyen gözlerle izledi,son öpücüklerini kondurmalarını birbirlerine. sevdiği insan bu olamazdı,yapamazdı, onu aldamatazdı.herşeyiydi,ondan kendini alamazdı.


Ama oldu işte, çekti gitti. oysa hazırdı affetmeye.aklı sen çek git,onu bekleme,anlasın derken;yüreği zaten pişman olmuştur,bir hevesteydi,gerçek sevdiği sensin,affet diyerek savaşa hazırdı beyniyle. yüreğini alıp yanına küstü beynine... oysa şimdi en çok ihtiyacı olan aklıydı,ama küstürmüştü,soluna dayayarak zamanı.sol yanı,ah nasıl da acı içinde kıvranıyordu.


Sildi gözünün yaşını, son bir hamleyle kalkıverdi çöktüğü yerden...


Güçlü olmak gerekti, ve hatta intikam şarkıları söyleyerek tutunmak gerekti zamana.yemin etti önce tekrar geri kazacak sonra da o aldatacaktı onu.yaptığının karşılığını yine ondan görecekti,nasıl bir yıkım olduğunu anlayacaktı. yemin etti...


Değişime görüntüsünden başladı,güzelleşmek,çekici olmak,vazgeçilmez olmak için ne gerekiyorsa hazırdı yapmaya..kim için?...gerçekten intikam için mi,yoksa tekrardan sevilmek için mi...? gizli gizli umutlar yeşeriyordu sol yanında...hani belki olur ya, intikam için dönmüşken ona, yeniden başlarlardı...


Küsmüştü beyni ona. hep yüreğinden yana kaldı.


O sabah ilk kez çıkacaktı karşısına,kızıl saçlar, değişmiş bir makyaj, çekici kıyafetler...görmeliydi evet onu bu haliyle görmeliydi.emindi,tekrar aşık olacaktı ona,yeter ki bir görsün bir çıksın karşısına...


Yüreğini yakan ateşle fırlayıverdi evden,son bir ayna görüşüyle. yakındı işyeri,en fazla bir yarım saatini alırdı bu yeni karşılaşma...evet içeri girecekti, gururlu kendinden emin bir şekilde elinde sımsıkı tuttuğu bir kaç fotoğrafı uzatacaktı ona. gözleri karşılacak,ve yine sevecekti yari onu.nasıl bir hata yaptığını anlayacaktı...


Fırlayıverdi yola,bu sonsuz umutlar,beklentiler heyecanlar içinde..duymadı duyamadı geçen düğün konvoyunun korna seslerini...bir çırpıda fırlayıverdi yola da hiç bu kadar çabuk gidilmemiştir bu dünyadan diğer dünyaya...

Bir çırpıda fırlayıverdi yola,aşk için sol yanı için,sol yanından şimdi çok uzakta.elinde sımsıkı tuttuğu bir kaç fotoğraf,öylece uzanıverdi yola...


İlk çöküşü değildi bu,ama yıkılmıştı bu kez,kalkamazdı,artık hiç kalmamıştı gücü,son kez açamadı bile gözlerini...ama ona açılan bir çift göz,o an pişmanlıktan dolmuştu göremez olmuştu aşk yağmurlarıyla...


Son bir kez göreyim demişti yarimi, o göremese de yari görmüştü onu...

Düğün konvoyu hiç bu kadar acı çalmadı kornalarını...


Son bir kaç fotoğraf..... ellerinden yarinin ellerine geçmişti...ölüm bu ya,inattır hep varoluşa...yine de varolmaya değer olmak önemli olan insanoğlunun sahip olabileceği nokta.


Ölüm bu ya, alırken verdi mutluluğu ona...



alıntı

3 Nisan 2009 Cuma

TÜRK !

Atatürk'ümüz,
Bize bu kutsal emaneti bıraktıysa demek ki bildiği bir şey vardı, çok güçlü bir inancı vardı ki; bütün inananları bir araya getirip bu güzelim toprakları bizim için kazandılar...

Evet.

Ama neydi sizce bu güvendiği görüntü?

Bence Bizdik.

Bizi görmüştü. Vatanı, Türkiye'si için inadına yaşayacak ve yaşatacak yeni nesili görmüştü, hissetmişti, belki de yaşamıştı! Hangimiz bilebiliriz ki bunu?

Zaten belirtmemişmiydi bunu açıkça:

''..... Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! .....''

Mustafa Kemal Atatürk

Biz ne yapıyoruz; yabancıların potansiyelimizden korktukları için bizi küçük görmesine müsaade ediyoruz. Öyle ya da böyle. Bilerek veya bilmeyerek.

Ve dikkat ederseniz her alanda...

Ama en önemlisi de ne biliyor musunuz? Dilimiz!

Türkçemize yaptığımız eziyeti dışardan görüpte gülmeyen var mı acaba çok merak ediyorum?

Tarihi incelerseniz eğer, Sümerler, Lidyalılar, Persler gibi tarihte önemli yeri olan büyük uygarlıkların şimdi neden yokolduğunu daha iyi anlarsınız...

Dillerine gereken önemi vermediler, sahip çıkmadılar ve artık yoklar!

Biz, hazırlık sınıfı denilen -dünyanın başka hiçbir ülkesinde olmayan- saçmalığı, üniversitelerimizde gözümüzün içine sokmalarına sesimizi çıkarmıyoruz!

Madem bu kadar gerekli ve önemli bir şeyse bu, neden ekonomisi bizden kat kat güçlü ülkeler buna kendi eğitim sistemlerinde müsade etmiyorlar?

Koskoca bir senemizi ve paralarımızı neden çöpe atıyoruz. Bu parayla en iyi özel yabancı dil kurslarına gidip bir değil hatta birkaç tane dili mükemmel bir derecede öğrenmek varken! Neden?

Japonya kafasına iki nükleer bomba yedikten sonra akıllandı ve özüne döndü.

Bütün eğitim sistemini japonca verdi ve böylece bilimsel terimleri daha iyi anlayayarak geliştirdi teknolojisini. Şimdi teknolojide dünyada bir numaralar!

Yeni bir icat duysak, '' kesin Japonlar yapmıştır.'' diyoruz ve öyle de zaten...

Onlar farkındalar değerlerinin. Birinci değer olarak dili görüyorlar çünkü dünyayı, bilimi ve diğer her şeyi ancak bu şekilde daha iyi kavrayabileceklerinden eminler!

Doğru yoldalar mı?

Bunu göremeyen insan taş devrinde yaşamalı.

Biz doğru yolda mıyız ?

Karar sizin?